MAZBATA

Türk Medeni Kanunu’nun “Başlangıç” başlığı altında sıralanan ilk yedi maddesi sadece medeni hukuk ilişkilerini değil tüm özel hukuk düzenini bağlayan ilkeleri ortaya koyar. Bu sebeple bu yedi maddeye “Başlangıç İlkeleri” denir ve Hukuk Fakültelerinde üzerinde titizlikle durulur. Bunlar uygulamada da bir hukukçunun en çok başvurduğu ilkelerdir.

Ülkenin içinde bulunduğu seçim/itiraz/sayım sarmalına bu maddeler ışığında bakmak istedim. Bu yedi maddeden beşi (madde 1 ve 5 hariç) olayımızla ilgilidir.

Buna göre:

 

Madde 2- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Birinci fıkradan başlarsak; bir hakkın kullanıldığı her aşamada hakkı kullanan dürüst davranmalı, hakkı kullanmasının tek amacı gerçekten o haktan doğmasını umduğu fayda olmalıdır. Mesela Maltepe’deki tutanakları imzalamama hakkı sadece o tutanakta bir hata yahut suistimal varsa kullanılmalıdır. Yoksa seçim sonuçlarının kesinleşerek İmamoğlu’na mazbatasının verilmesinin geciktirilmesi veya ne bileyim bu süreden yararlanıp bazı şeylerin üstünün kapatılması gayesiyle bu hak kullanılıyorsa işte bu durumda dürüst davranılmamış olur.

İşte o zaman ikinci fıkradaki durumla karşılaşırız yani hak açıkça kötüniyetle kullanılmış olur. Bu durumda bir hukuk devletinde hukuk düzeni bu hakkın kullanılmasını korumaz.

 

Madde 3- Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.

Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.

Burada ikinci fıkra önemlidir. Büyükçekmece’de birilerinin seçmen sayısında Cumhur İttifakı aleyhine bir artışa sebep olduğunu ve/veya sandık kurullarında Fetö üyeleri olduğunu iddia ediyorsan eğer sana denir ki bunlar olurken senin elin armut mu topluyordu? Sandık başkanları senin atadığın memurlar değil mi? Sandık kurullarını da bu memurlar oluşturmuyor mu? İddialar gerçek olsa bile sen bu ülkeyi 17 yıldır tek başına yöneten bir hükümet olarak bunların engellenmesi için kendinden beklenen özeni yerine getirdin mi? Tabii ki getirmedin. O zaman iyiniyet iddiasında bulunup seçimler bittikten sonra bu konuları gündeme getiremezsin. Ayrıca gene birinci maddeye dönelim. Madem İstanbul’da bunlar oldu ülkenin senin kazandığın diğer seçim bölgelerinde de benzer şeyler olmadığı ne malum? E ne yapalım o zaman sen işini iyi yapmadın diye tüm seçimi tekrarlayalım mı? Seçmen sayısıyla ilgili yasada öngörülen süreçte bu itirazı neden yapmadın da şimdi yapıyorsun? Bundan da önemlisi hani bu seçim çok temiz geçmişti? Ne oldu, kaybedince birden şaibeli bir seçim haline mi geldi? Geçiniz, geçiniz.

Madde 4 – Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.

Anlatılanlar ışığında Seçimin hâkimi olan YSK hukuka ve hakkaniyete göre davranıp Cumhur İttifakının itirazlarını reddetmelidir.

 

Madde 6 – Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

İmamoğlu kesin olmayan sonuçlara göre İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Aksini iddia ediyorsan bu iddianı kanıtlamalısın. Ama bunu yaparken yukarıda anlatıldığı şekilde iyiniyetli ve dürüst olman gerekir mesela Maltepe’de kendi saydıkları sandıkların sonuç tutanaklarını imzalamamaları için sandık görevlisi memurları baskı altına almamalı, YSK üyelerini aramamalı, ilçe seçim kuruluna baskın yapar gibi gitmemelisin.

 

Madde 7 – Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.

Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.   

Islak imzalı tutanaklar İmamoğlu’nun zaferinin kanıtıdır. Aksini iddia ediyorsan bunu dürüstçe ispatla ama itiraz etme hakkımı kullanıyorum deyip seçimden galip çıkan kişinin de tüm ülkenin de enerjisini ve vaktini sömürme.

Sonuç: Hukuken de vicdanen de İstanbul seçimlerinin galibi bellidir. İtiraz hakkının kullanılması artık hukuken korunamayacak kötüniyetli bir tavır haline gelmiştir. Yani:

VERİN ARTIK ADAMIN MAZBATASINI!

 

 

 

 

 

Başlangıç İlkelerinin Tam Metni:

BAŞLANGIÇ

  1. Hukukun uygulanması ve kaynakları

Madde 1 – Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa,  hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.

Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.

  1. Hukukî ilişkilerin kapsamı
  2. Dürüst davranma

Madde 2 – Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

  1. İyiniyet

Madde 3- Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.

Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.

III. Hâkimin takdir yetkisi

Madde 4 – Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.

  1. Genel nitelikli hükümler

Madde 5 – Bu Kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.

  1. İspat kuralları
  2. İspat yükü

Madde 6 – Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.

  1. Resmî belgelerle ispat

Madde 7 – Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.

Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.

Yorum bırakın