Kar bitti ama bugün de hava soğuk ve kasvetli.
Annemlerin evindeki odamı hatırladım şimdi…
Üniversitedeydim. Sömestr tatili için İstanbul’a gelmiştim. Hava yaklaşık bir hafta kadar hergün böyleydi. Belki daha da soğuktu.
Soba benim odamda kuruluydu.
O sıra en sevdiğim şey; o sobanın arkasındaki boşlukta, sırtımı duvara yaslayarak yere oturup kitap okumaktı. Mim Kemal Öke’nin şimdi adını hatırlamadığım, kalın bir tarihi romanını okuduğumu anımsıyorum. Sobaya yakın oturunca ateşin sesini duyabiliyorsun, sen de biliyorsundur. Arada annemle sohbet edip televizyon seyrederdik. Ankara’dayken bazen evi çok özlerdim. O da öyle bir zamana denk geldiğinden olsa gerek hiç evden çıkmak istememiştim. Bir bütün olarak o günlerden aklımda kalan şeyse “huzur”.
O duygunun bir bölümü de işte bu soba-kömür ikilisinden kaynaklanıyordu. Kombi-Petek ikilisi o ruhu öldürdü sanki.
Sobayı her zaman kaloriferden daha çok sevmişimdir. Sobanın bir karakteri ve benzersiz bir işlevi vardır. Evdeki sıcağın tek sebebi ve dolayısıyla olayın tek kahramanıdır soba. Kalorifer ise bu görevi imece usulü evdeki tüm peteklerle paylaşır. Peteklerin hiçbiri tek başına bir işe yaramaz. Kalorifer daha bir batılı işidir. Uzman bir ekip çalışmasıdır. Soba ise daha doğuya özgüdür. Liderdir, tek adamdır. Onsuz sıcaklık olmaz.
Üstelik cüsselidir soba. Öyle kalorifer gibi ücra bir köşede, koltuk arkasında falan duramaz. Onu görmezden gelemezsin. Görmesen bile yanına yaklaşınca sıcaklık öyle bir artar ki hemen hissedersin onun varlığını. Tabii her tek adam gibi soba da ilgi ister, övgü ister. “Marifet iltifata tabidir” sözü soba için çok geçerlidir. Kızdırmaya gelmez. Isıtmayı bildiği gibi yakmayı da bilir çünkü. Borusunu sık sık temizlemez, kurumunu almazsan yanmayıverir. Islak kömürü kakalamaya çalışırsan, bacasını tıkalı tutarsan salıverir tüm dumanı odaya, karbonmonoksit manyağı yapar adamı. Güçlü olduğu kadar tehliklidir de anlayacağın. Nazlıdır. Ama huyuna gidersen, isteklerini yerine getirirsen çok da özverilidir. Çatlayana kadar koşan bir at misali, karbonunun son molekülüne kadar yanar, tüketir kendini görevi uğruna. Kalorifer gibi çıtkırıldım da değildir. Bakımını yap, kömürü ver gerisine karışma. Kalorifer gibi; yok doğalgaz parası ödenmedi, yok boru su kaçırıyor, yok boru hava yaptı, yok elektrik kesildi de o yüzden kombi ateşlenmiyor diye soğukta komaz seni. Kömür mü bitti at içine odunu, at içine eski püskü giysileri bana mısın demez, yakar kendini harıl harıl.
Soba daha özverilidir. Halden anlar. Daha candandır. Daha sevecendir. Üstünde patates de haşlarsın, çay da demlersin, elbise de kurutursun. Onun için fark etmez.
Şimdilerde doğalgaz sobası deyu hibrit bir canlı var ortada. Kendisi bir nevi iğdiş edilmiş sobadır. Petektense gene de daha bir sempatiktir o da.
Dünyadan gelmiş geçmiş tüm sobaların; kömürlü olsun, odunlu olsun, kuzineli, kuzinesiz, dökümlü, kazanlı, doğalgazlı farketmez. Tüm sobaların ruhu şad olsun.