Her soruya hayat değiştirici müthiş cevaplar arama alışkanlığımız vardır bizim.

“Bir kitap okudum ve hayatım değişti” diye başlar ülkemizin en çok satan ama en az okunan romanlarından biri de.

Herhalde ilk cümleyi görünce hayatları değişsin diye aldı insanlar ama biraz okuduktan sonra değişmediğini görünce sıkılıp bıraktılar. Naif bir cevap bu tabi. Aslında onu okumaya hazır değillerdi. Ondan önce okuduğu son kitap pembe dizi olan biri ne anlasın o kitaptan. O yüzden bok atıp durdular. Doğrusu bu.

Anlamaya hazır olmadıklarımızı karalarız biz. Bu anlamaya çalışmaktan daha kolaydır da ondan.

Zaten hayatımızı değiştirmeye de ihtiyacımız yok biz insanların (ve daha çok bizim insanların). Çünkü hayatın anlamı çoktan bulundu zaten. O bilgi bize de hap gibi verildi. Bırakın bu dünyayı, ölümden sonra ne olacağı bile en ince detaylarına kadar biliniyor. Al hapı yut, dert tasa kalmıyor. Her şeye vakıf oluyorsun. Buna inanıyoruz. Sözde böyle…

Özde ise tüm insanlığa çağrı yapsılsa ve “İsviçreli bilim adamları hayatın anlamını buldu. Çarşamba akşamı canlı yayında açıklayacaklar. Kesin bilgi. Yayalım.” dense herkes Çarşamba akşamı televizyon başına kitlenir.

Neden? Çünkü o haplar içimize sinmiyor. Bu işte bir terslik olduğunu hissediyoruz.

Neyse efendim sözü fazla uzatmayayım. Diyeceğim o ki ben hayatın anlamını buldum. Yok yahu öyle “hayatın anlamı, hayatın anlamını aramaktır” filan gibi entel dantel cevaplar vermeyeceğim. Net söyleyeceğim size hayatın anlamını.

Eveeet açıklıyorum HAYATIN ANLAMI=42