Peker videoları tam bir sosyolojik ve psikolojik inceleme alanı. “İnsan kötü bir şey yapacağı zaman ilk olarak vicdanını susturacak bir gerekçe arar” sözünün ispatı gibi. Bu insanların, biz sıradan insanların aklına hayaline gelmeyecek, bırak yapmayı düşündükçe bile kanımızı donduracak şeyleri bizzat yaptıktan sonra nasıl olup da gülebildiklerini daha net anlamamı sağladı.
Bir mikro dünyaları var. Buna yeraltı dünyası diyelim. O dünyaya girmekle o dünyanın kurallarını “verili değer seti” olarak kabul ediyorlar. O kuralları (racon denebilir sanırım) hayatlarının merkezine alıyor, onları fiillerinin dayanağı yapıyorlar. Dış dünyanın evrensel değerlerini umursamıyor, racona uydukları sürece kendilerini ahlaklı sayıyorlar.
Peker videolarının hiç olmazsa gençlere bir yararı olduğunu sanıyorum: Racon denen o kurallar dizgesinin sığlığını, bir ahlak örüntüsü değil karşılıklı çıkarlar ilişkisi olduğunu, en vahşi, en insanlık dışı fiillerin içine sığdırılabildiği pis kokulu bir çuval olduğunu, evrensel ahlak normlarıyla karşılaştığında güneşin altındaki buz gibi eridiğini gördüklerini umuyorum.
Devletçi mafya diyebileceğimiz kimisinin raconun içine vatan, din, ülkü kavramlarını -çarpıtarak- sıkıştırmış olması da kimseyi aldatmasın. Devleti kutsal saymasalar kendi halinde birer esnaf mı olacaklardı? Yıllar yıllar önce yargıda rüşvet dağıtıp suçluların salınmasını sağlayan bir müvekkil adayıyla yaptığım görüşmede, Türkiye’deki hapishane koşulları çok kötü olduğu ve hapishaneler çok yoğun olduğu için bunu yaptığını, aslında ülkeye ve vatandaşa hizmet ettiğini söylemişti. Hayretten donakalmıştım. O akacağı mecrayı çoktan belirlemiş, kılıfı da böyle seçmişti. Bunlar da devlet, vatan, din gibi kavramları; işte o yukarıda değindiğim şekilde vicdanı susturmak için ideal kılıflar, suçlarını sığdırmak için bulunabilecek en derin çuvallar olduğu için seçiyorlar.
Geriye şu anda sadece kof cesaret gösterileri kaldı. Onu da Yeşilçam’a havale edelim. Yarınsız Adam’da mafya dünyasından Murat (Cüneyt Arkın), öğretmenin ricası üzerine, idam edilirken çocuklara kötü bir rol model olmamak için aslında korkmadığı halde “Korkuyorum!” diye bağırmıştı. Devletçi, dinci mafyada, teröristte bu dirayeti bulamazsınız. Fetöcülerin içinden bir tanesi yiğitçe çıkıp ben yaptığımın arkasındayım dedi mi? Korkut Eken’e bakın nasıl da paçası tutuşmuş.
O cesaret ancak “Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.” diyen Seyit Rıza’da, Ölüme “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm Leninizm’in yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!” diye giden Deniz Gezmiş’te, akıl almaz işkencelere rağmen bir tek yoldaşının ismini vermeyen İbrahim Kaypakkaya’da var. Üstelik Yeşilçam filmi değil bunlar, tarihi gerçekler.
Gençlerin bu kokuşmuşluk içinde doğru yolu göreceğini umuyorum. Çok sayıda tertemiz vicdanlı, fikri namus timsali insanımız var. Yolumuz onların yolu olsun.