Hikaye bildik. İbrahim, Allah’a yakararak; kendisine bir oğul vermesini, eğer verirse Allah istediği zaman bu oğlu ona kurban edeceğini söyler.
Allah İbrahim’in isteğini kabul ederek ona bir oğul verir. Bu oğul İsmail’dir.
Yıllar sonra Allah rüya yoluyla İbrahim’e, artık vaktin geldiğini ve oğlu İsmail’i kendisine kurban etmesi gerektiğini bildirir.
İbrahim bu emre uyar ve oğlunu Mina Dağına götürür. Onu tam da Allah için kurban etmeye hazırlanırken Allah ona İsmail’in yerine kurban etmesi için bir koç gönderir. İbrahim koçu kurban eder ve İsmail de kurtulmuş olur.
İnsanlık düşünsel birikimini bu ve benzeri şekillerde hikâyeleştirmiştir. Hikâyeleştirmiştir ki diğer nesillere aktarılabilsin. Çünkü bir bilgiyi hikâye olarak aktarmak kolaydır. Fark ise hikayeyi dinleyenler arasındaki algılama farkıdır. İnsan anladığı kadardır. İşte sen bu hikâyeden ne anlıyorsan, hikâyedeki kelimelere yedirilen manayı ne derece kavrıyorsan dinin sana kattığı değer de ancak o kadardır.
İbrahim’in Mina’da kurban edeceği şey İsmail değildi. İsmail, İbrahim’in Allah yolunda, hakikat yolunda, kendi özüne ulaşmak yolunda hayatta en önem verdiği şeyi temsil ediyordu sadece.
Bakınız Ali Şeriati ne söylemiş bu konuda:
“Sen de İbrâhim gibi kendi İsmâil’ini getirmelisin Mînâ’ya. Senin İsmâil’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrâhim’in İsmâil’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakîkâti duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabûl etmektense meşrûlaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işâretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan, İsmâil’i Mînâ’da kurban etmen gerek.
~Ali Şeriatî / Hacc, Baba Oğul Arasında Konuşma
Hakikat bir tanedir. Sen ona İslamiyet yolu ile gitmeye çalışırsın, bir başkası Hristiyanlık yoluyla, bir diğeri ise hiçbir dine tabi olmadan gider. Hangi yolu seçersen seç İbrahim’in hikayesi önemlidir. Anlaşılması gereken ise müslümanların her sene kurban keserek andığı şeyin İsmail’in kurban edilmesinin engellenmiş olması hatta İbrahim’in Allah’a verdiği sözü tutmuş olması değil, İbrahim’in hakikate ulaşmak için hayattaki en değerli şeyini kurban etmeyi kabul etmiş olmasıdır. Hakikate ulaşmanın ancak hayatta ondan daha daha fazla hiçbir şeye değer vermemekle mümkün olabileceğidir. Kendi içsel gelişiminin ancak dünyevi diğer istek ve arzuların sönmesiyle mümkün olabileceğidir.
Yunus bunu
“Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene ver onları, bana seni gerek seni”
diyerek anlatmıştır. Budistler bu ruh haline Nirvana derler. Kelime anlamı sönmek/sönümlenmektir. Yani dünyevi istek, arzu ve korkulara karşı isteksiz olma hali. Taoculuğun eylemsizlik felsefesi de budur. Yani dünyevi arzulardan sıyrılma hali…
Tao yol demektir. Tarikat kelime anlamı olarak yol demektir. Bu ikisinin “YOL” a biçtikleri anlam Alevi canların “YOL” u ile hemen hemen aynıdır.
Hristiyan keşişlerin manastıra kapanarak hedeflediği şey mevlevilerin çilehaneye kapanarak hedeflediğinden hiç farklı değildir. Nirvana ile fenafillah aynı şeyin farklı dil ve kültürlerdeki ifadeleridir sadece.
Söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Bunlar ilk anda aklıma gelenler.
Tüm dinlerin, inançların hedefi aynıdır. Buna ne isim verirseniz verin…
Hepimiz insanız. Bu vesileyle insanlığın ortak mirası hepimiz içindir. Kelimeler, terimler bizi birbirimizden ayırmamalıdır.
Hepimizin YOLU birken, o yola farklı isimler verdiğimiz için bir diğerimizi kafirlikle itham etmek, onlara düşman gözüyle bakmak Selefiliğin dar ve düşmanca bakışına kendimizi kaptırmak olur. Unutma sen İsrail’de doğsan bu kez Kabala sana Allah’a ulaşman için neyi öğütlüyorsa onu yapacaktın. Yani sen de o YOLA girecektin.
Kendini biçime fazla kaptırma ey insanoğlu. Ait olduğunu dinin ya da inancın sadece aynı YOLA çıkan patikalardan biri olduğunu unutma. Dinin kendisini, o dinin seni ulaştırmayı hedeflediği neticeden daha fazla önemseme. Seni buna yönlendirenleri duyma. Onlara uyma. Sadece YOLU VE O YOLUN SONUNDA ULAŞACAĞIN HEDEFİ önemse.
Eğer yarın yapacağın şeye bir hayvanın canını almak, parayı bastırıp sevap kazanmak, Allah yolunda kan akıtmak gibi aslında kendi dinini, Allah’ını karalayacak bir pencereden bakıyorsan kelimelere takılmış, Necip Fazıl’ın dediği gibi kabukta kalmışsın demektir. Kendi kendine Ali Şeriati’nin sorusunu sormalısın. Sen kendi öz gelişimin için hangi İsmail’ini feda etmeye hazırsın?
Bu soruyu düşünen herkesin Kurban Bayramını kutlarım.