Eskiden Cumhuriyet Bayramı kutlamaları böylesi coşku ve istekle yapılmazdı. Çünkü o zaman İstanbul’un fethi kutlamaları da böyle coşku ve istekle yapılmıyordu.
Eskiden ben hiç Cumhuriyet Bayramı’nda birilerinin bana “Bayramın kutlu olsun” dediğini hatırlamam ama o zamanlar kimse benim Cuma günlerimi de kutlamıyordu.
Vikipedia’ya göre Antagonist, kurguda, ana karakteri (protagonist), engellemekle yükümlü kişidir. Karşı kişi ya da Muhalif, düşman olarak da bilinir. Asıl karakterin zıttıdır. Bu zıt karakter aynı zamanda ana karakterin kendisini geliştirmesini de sağlar aslında. Çünkü güçlü bir rakip vardır ve ana karakter o rakibi aşmak için daha yaratıcı, kendine daha fazla güvenen, daha güçlü biri olmak zorundadır. Aslında herkesin bir antagoniste, bir direnişe ihtiyacı vardır ki gelişebilsin.
Antagonist aslında teze karşı sürülen antitezdir. Ortaya bir sentez çıkmasının yani diyalektik gelişimin olmazsa olmazıdır.
Şair ne demiş
Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın,
Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.
Cumhuriyet yıllarca bir antagonisti olmadan yaşadı. Arkasında asker vardı ne de olsa ve asker, Cumhuriyete karşı başını yükselten herkesin başını ezerdi. Ezdi de… İşte bu, Cumhuriyete yapılan en büyük ihanetti aslında.
Antagonisti olmayan, durağanlaşan Cumhuriyet köhnedi. Statik hale geldi. Statik elektrik gibi akacak mecra aradı ve bu sebeple kendine her dokunanı çarptı. Bazen metal bir nesneye dokununca elektrik çarpar ya, işte Statik Cumhuriyet de böyleydi. Ona ne amaçla dokunduğunuzun önemi yoktu. Amacınız cilasını parlatmak da olsa, üstündeki tozları silmek de olsa, onu kırmak da olsa hiç sormadan her dokunanı çarptı Statik Cumhuriyet. Statik Cumhuriyet statükolar da üretti tabi. Dokunulmazlıklar üretti ve hepsini de yüksek voltajlı statik elektrikle doldurdu.
“Hey bu ülkede başka ırka ait, başka dil konuşan insanlar da var, onlar kendi dillerini özgürce konuşmak istiyorlar ama bu Statik Cumhuriyet buna izin vermiyor” diyenler oldu ve çarpıldılar.
“Hey bu ülkede size göre İslamiyet’i daha fazla önemseyen, çocuklarını farklı bir şekilde yetiştirmek isteyen, askeri gazinolara başı kapalı girmek isteyen insanlar var” diyenler oldu ve çarpıldılar.
“Hey bu ülkeye Sosyalizm lazım. Emek sömürüsüne son verilmeli, gelir dağılımı daha adil olmalı” diyenler oldu ve çarpıldılar.
Halbuki bu antagonistlerin her biri Cumhuriyeti geliştirecek birer antitezdi. 70 lerde mükemmel bir fırsat yakaladı bu ülke daha demokrat, daha özgürlükçü bir Cumhuriyet sentezi üretmenin fırsatını… Ama asker yani Cumhuriyetin Statükolarının en büyük bekçisi bu antagonistin de kolunu kanadını kırdı. Onu da soluksuz bıraktı.
Sonunda öyle bir antagonist çıktı ki ortaya, Cumhuriyetin statik elektriğini neredeyse tümden alıverdi. Ama onun amacı Cumhuriyeti parlatmak, cilalamak değildi … O sentez yaratma amacında bir antitez değildi bilakis kendisi sentez olmak istiyordu. O Antagonist olmayı değil bizzat ana karakter olmayı kurguluyordu.
Ama olamayacaktır. Kulaktan kulağa oyunu oynuyor bu ana karakter olma heveslisi görüşün yandaşları. Eskinin, Cumhuriyetten çok daha eskinin “kötülük ve karanlığı” kulaktan kulağa aktarıla aktarıla “güzellik ve aydınlık” olmuş onlar için. Dönüp ilk söyleyene sorsalar asıl kelime neydi diye “Kötülük ve Karanlık” diyecek kulağa ilk fısıldayan kişi ama onlar sormuyorlar. Güzel bir rüyanın peşinde olduklarını sanıyorlar ama peşinde oldukları şey bir kâbus aslında.
Peki Cumhuriyet ne durumda? O bir senteze hazır ve razı mı?
Pek öyle görünmüyor maalesef. Onu savunanların çoğunluğu hala Mustafa Kemal’in askeri olma peşinde. Çoğu hala ve sadece eski Statik Cumhuriyet günlerine dönme hayalindeler.
Özetle cumhuriyet de onun mevcut antagonisti de ortada ancak bir tez ve antitez olursa senteze ulaşılabileceğini, ancak bir iletken ve direnç olursa iletkenden geçen akımın lambayı parlatıp ışık yayacağını görmekten hala çok uzaklar. Hala tek olma peşinde her iki taraf da.
Vah ki vah!
Cumhuriyet tüm statükosuna rağmen diğerine tercih edilebilir mi? Olabilir. Ancak bu bir `ehveni şer` olur. Yani kötünün iyisini tercih etmek. Ehveni şer olana razı olmak yerine yerine toplumdaki tüm antagonistleri kabullenmek, tez ve antitezlerden senteze ulaşmak en doğrusudur.
Buna dair ümit var mı derseniz. Çok da yok maalesef.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.